25 Haziran 2014 Çarşamba

DİYAFRAM


Sorunsuz konuşmanın altın anahtarlarından ilki doğru soluk alıp vermeyi bilmektir. Solunumu üç bölümde ele alabiliriz :
Üst solunum - En az ciğer kapasitesini kullanarak kısa ve sığ soluk alıp verme olarak tanımlanabilir. Hava yaklaşık % 10 oranında sirküle edilir. Endişe, heyecan, yarışma sırasında sıklıkla görülen solunum biçimidir.
Orta solunum - Göğüs kafesi ile mide arasındaki bölgenin de devreye girdiği daha derin bir soluk alıp verme olarak tanımlanabilir. Üst solunum ve orta solunum birlikte hareket ettiğinden hava yaklaşık % 30 oranında sirküle edilir. Şarkıcıların ve etkili konuşma eğitimi alanların kullandığı daha güçlü bir solunum biçimidir.
Diyafram solunumu - Diyafram kasının esnemesiyle ciğerlerin alt loplarının genişleme olanağı bulduğu ve ciğerlerin tam kullanıma sokulduğu en derin soluk alıp verme olarak tanımlanabilir. Hava yaklaşık % 50 oranında sirküle edilir. Diyafram, orta solunum ve üst solunum birlikte hareket ettiğinden en güçlü solunum biçimidir.
Diyafram, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu ayıran kas ve kirişten yapılmış bir zardır. Soluk alırken aşağıya iner, soluk verirken göğüs boşluğuna doğru yükselir. Aşağıya, karın boşluğuna doğru indiğinde akciğerlerin genişlemesini, soluk verirken göğüs boşluğuna doğru yükselerek akciğerlerdeki havanın atılmasını destekler. Kadınlarda solunum hareketleri enine doğru, daha çok göğüs kafesinin hareketleriyle yapıldığından, diyafram erkeklerde kadınlara göre daha çok görev üstlenir. Kadının bu yapısı gebeliğin özellikle son aylarında daha rahat soluk alıp verebilmesini sağlamaktadır. Diyafram zayıflıkları, karın içindeki organların zarın gevşek yapıdaki deliklerinden göğüs içine geçerek cerrahi müdahale gerektiren diyafram fıtıklarını oluşturmaktadır.
Diyafram solunumunu öğrenebilmek ve kullanabilmek için önce onu hissetmek önemlidir. Sırt üstü yatarak herhangi ağır bir nesneyi (örneğin ağır bir kitap) göbek deliği üzerine yerleştirip, soluk alıp vererek kaldırıp indirme çalışması yapmak diyaframı hissetmeye, mekik hareketi, ayakları paralel kaldırıp indirme gibi çalışmalar da güçlendirmeye yardımcı olabilir.
Bu çalışmalar sırasında:
1- Soluk burundan alınıp, ağızdan verilmelidir.
2- Soluğu alma, soluğu tutma ve soluğu verme sırasında 1- 4 -2 kuralı uygulanmalıdır. (2 saniyede alınan soluk, 8 saniye tutulur ve 4 saniyede verilir.)
3- Akciğerleri olabildiğince çok havayla doldurup, soluğu uzun süre tutarak akciğerleri genişletme, güçlendirme çalışması yarar sağlamaktadır.
4- Konuşurken ciğerlerdeki havanın kısa sürede bitmemesine, elden geldiğince uzun süre kullanılabimesine çalışılmalıdır.
5- Çalışmalar sırasında yoğun oksijen alımı baş dönmesine yol açabilir. Bu durumda bir süre ara verilmelidir.
Diyafram Çalışması 1
Bir tabureye oturun. Bacaklarınızı iki yana iyice açın. Bacaklarınızın arasına eğilin ve derin soluk almaya çalışın. Göğsünüzün genişlemediğini, karın ve bel bölgelerinizin genişlediğini göreceksiniz. Daha sonra doğrulun ve soluk alın. Bu kez göğsünüzün genişlediğini göreceksiniz.
Yeniden eğilin, doğrulduğunuzda da almanız gereken doğru soluğun bu olduğunu bilerek yeniden derin soluk alın. Birkaç kez tekrarlayarak doğru soluk almak için vücudunuzun ilgili bölümlerini kullanmaya alışkanlık kazanın.
Doğrulduğunuzda, eğilmiş durumdayken kazandığınız doğru soluk almayı tekrarlayın. Göğüs kafesinizin genişlemediği ve yukarı kalkmadığı soluk alıp vermeyi öğrenin.
Diyafram Çalışması 2
Sandalye benzeri sert bir yere oturun. Mide, karın ve kalçalarınızı iyice kasın , sonra gevşetin. Kaslarınızı kasarken ciğerlerinizdeki bütün havayı boşaltın. Kaslarınızı gevşettiğinizde alacağınız soluğun az önce kastığınız bölgeye dolmasına gayret gösterin. Soluğu bu bölgeden aldığınıza emin olana kadar çalışmayı yineleyin.


23 Haziran 2014 Pazartesi

KONUŞMANIN KİLOMETRE TAŞLARI


Çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslarken, normal dil ve konuşma gelişiminin kilometre taşlarından yaşına uygun olanına veya yaşı gereği tümüne henüz ulaşamamış olabileceğini unutmamalısınız. Bazı çocuklar kimi gelişim alanlarında daha hızlı ya da daha yavaş gelişme gösterebilirler. Bu onların mutlaka bir sorunları olduğu anlamına gelmez.

İlk 3 ay -
Her bebek, ilk ayında ağlayarak açlığını ve rahatsızlığını "dile getirebilir". Sonraki iki ay içinde, gülmeye ve boğazının gerisinden "gu" gibi sesler üretmeye başlayabilir. Çevresindeki sesleri tanır ve o seslerin neşeli mi öfkeli mi olduğunu ayırt edebilir.

4-6 ay aralığı -
4-6 ay aralığında, ağız yapısı üzerinde daha fazla kontrol sahibi olarak vokal oyun denemelerine başlar. Ünlü ve ünsüz harflerden gerçek konuşma sesleri oluşturur.

6-11 ay aralığı -
Aynı hecenin "ba ba ba ba" gibi tekrarından oluşan bir "gevezelik" başlar. Bebek, tek bir soluğa birçok sesi sığdırmaya çalışarak yetişkinleri taklit etmeye çalışır. Bu çaba konuşma sırasında gerekli olan sesleri ve oral motor becerileri kazanması için önemli bir çalışmadır. Dil ve konuşma bozukluğu olan çocuklarda bu özellik genellikle görülmemektedir.

12-18 ay aralığı -
Bu dönemde, ilk sözcükler jargon olarak bilinen farklı hece kombinasyonlarının uzun dizilişleri ile karışmış olarak ortaya çıkmaktadır. Bebek kendi dilini kullanıyor gibidir, konuşması yetişkini taklit eden sözcükler ve konuşma kalıpları içerebilir. En sık kullandığı ünsüzler b, d, m ve n'dir.

18-36 ay aralığı -
Çocukların hızla sözcük öğrendikleri dönemdir. Konuşmalarında zor seslerin yerine kolay sesleri koyarak veya o sesi tamamen atlayarak küçük yanlışlar yapabilirler. Çocuklar b, d, f, g, k, m, n, s ve t seslerinin çoğunu kullanabilmelidir. Gene bu dönemde ses kombinasyonlarını kullanma yeteneklerinin adeta günlük olarak geliştiği görülür. Ancak, seslerde bozulmalar inatla sürüyorsa normal kabul edilemez ve hemen araştırılmalıdır. Ses burundan öfkeyle verilen soluk gibi duyuluyorsa,boğuk, kısık veya çatlaksa, olası bir konuşma bozukluğuna işaret ediyor olabilir. Üç yaşındaki bir çocuğun konuşması yabancılar dahil herkes tarafından kolayca anlaşılabilmelidir.

3-4 yaş -
Ç, l, r, ş, v, y, z gibi daha zor sesleri kullanabiliyor olmalıdır. Bazı çocuklar bu sesleri öğrenmede diğerlerinden daha fazla güçlük çekebilirler. Bu durumda genel bir zeka değerlendirmesi yapılarak dil ve konuşma gelişiminin sağlıklı sürüp sürmeyeceği kestirilebilir. Çocuk genellikle gerginse ve çeşitli kişilerle (aile, arkadaşlar, misafirler, öğretmenler) iletişim kurmada sorun yaşıyorsa dil ve konuşmada bir gecikme ya da bozukluk olup olmadığına bakılmalıdır.

14 Haziran 2014 Cumartesi

ARTİKÜLASYON (EKLEMLEME) BOZUKLUKLARI

Kişi, sesleri doğru ve anlaşılır biçimde çıkaramıyorsa, ya da bu seslerin çıkarılmasında yaşından beklenenden sapma gösteriyorsa artikülasyon bozukluğundan söz edilebilir. Soluğumuz, dil, diş,  damak,  dudak yapısıyla ve işleyişiyle bağlantılı olarak konuşulan dilin seslerine dönüşürken doğru ya da bozuk biçimlenmektedir. Özetle, artikülasyon, konuşma organlarımızın toplu üretimi demektir. Bu üretim süreci, solunum, seslenim, yankılama, söyleme-eklemlemeyi içermektedir.

Artikülasyon bozuklukları dört başlık altında değerlendirilmektedir : 1-Sesin düşürülmesi veya atlanması ( Araba - Arba, Hava - Ava gibi.). 2-Ses eklenmesi ( İki ünsüzün arasına yeni bir ünsüzün eklenmesidir : Spor - Sipor, Tren - Tiren, Psikoloji - Pisikoloji gibi.). 3-Sesin değiştirilmesi ( Özellikle "k, r, s, ş, t" seslerinde görülür. Seslerin yerleri de değiştirilebilir : Kara - Kaya, Mutfak - Muftak gibi.) . 4-Sesin bozulması ( Sözcük neredeyse anlaşılmaz bir biçim alır : Karagöz - Kağagöz gibi.).

Artikülasyon Bozukluklarının Nedenleri 


Yapısal Nedenler : Konuşma organlarındaki bir ya da daha çok sayıdaki kusur artikülasyon bozukluklarının önemli bir nedenler grubunu oluşturmaktadır. Dudaklarda aşırı incelik veya kalınlık, üst dudak yarıklığı ( b, f, m, p, v ), dişlerin eksikliği/düzensizliği ( f, s, ş ), alt çenenin geride olması, sağa sola devinim yetersizliği, burun kemiğinde eğrilik, dilin dil yatağına göre aşırı iriliği veya küçüklüğü, dil kas ve sinirlerindeki sorunlar, damak yüksekliği, küçük dildeki kusurlar artikülasyon bozukluklarına yol açmaktadır.

İşlevsel Nedenler : Konuşma organları sağlıklı olduğu halde görülen artikülasyon bozuklukları bu grupta sayılmaktadır. İşitme engeli ya da yetersizlikleri seslerin ve sözcüklerin doğru öğrenilmesi ve kullanılmasını önemli ölçüde etkilemektedir. Gene, zeka ile ilgili sorunlar hem artikülasyon bozukluklarının derecesini arttırmakta, hem de düzeltme çalışmalarında zorluk oluşturmaktadır. Ev ve çevre etkilerinin düzgün konuşmanın pekişmesine olanak tanımadığı durumlarda da artikülasyon olumsuz etkilenmektedir. Düzeltilmesi en zor olan artikülasyon bozuklukları ise duygusal çatışma ve uyumsuzluklara bağlı psikolojik kaynaklı artikülasyon bozuklukları olmaktadır.

Sağaltım Basamakları


Artikülasyon bozukluklarının düzeltilmesi doğru bir tanılamaya bağlıdır. Nedenlerin ortadan kaldırılabilenleri çözümlendikten sonra, tamamen kaldırılamayanların etkisini azaltma çalışmalarına başlanmaktadır. İkinci basamak, vakanın sorununun farkına varmasını ve o sorunu ortadan kaldırmaya istekli olmasını sağlamak, üçüncü basamak kusurlu seslerin düzeltilmesidir. Kişinin çıkardığı bozuk seslerin doğrusunun nasıl çıkarılacağı öğretilmekte, sık tekrarlarla seslerin doğrularının işitme merkezinde yer etmesi sağlanmaktadır. Dördüncü basamak doğru çıkarılması öğretilen bir sesin konuşma içinde nasıl kullanılacağını göstermektir. Beşinci basamak ise, sağaltımın sona erdirilmesidir. Çalışmalar birden sona erdirilmemeli, vaka bir süre izlenmelidir.



6 Haziran 2014 Cuma

ÖNEMLİ BİR KONUŞMA BOZUKLUĞU NEDENİ :

HİPOTİROİDİ


Tiroit hormonlarının azlığı, kadınlarda erkeklere göre daha sık karşılaşılan ve nedenlerine bağlı olarak geçici ya da kalıcı hipotiroidi sorununa yol açmaktadır.

Tiroit glandında görülen primer (T3,T4 düşük,TSH yüksek), hipofiz glandı kaynaklı sekonder (T3,T4,TSH düşük), hipotalamus kaynaklı tertier (T3,T4 düşük, TSH düşük veya normal), idiyopatik (nedeni belirsiz) hipotiroidi türlerinin hepsinde, nedenler farklı ancak belirtiler aynıdır.

Hiçbir belirti görülmeyen vakalar olduğu gibi, tüm belirtilerin görüldüğü vakalarda vardır. Ayrıca, söz konusu belirtilerin bir kısmı başka hastalıklarla ilintili olabilmektedir. Deneyimli uzmanlarca konulan erken ve doğru tanı hipotiroidi tedavisinin sonuçları bakımından önemlidir.

Tedavi edilmediğinde, beyin ve organlarla ilgili bozukluklar, zeka geriliği gibi ağır tablolar oluşturan hipotiroidi belirtileri arasında, konsantrasyon bozukluğu, yorgunluk, depresyon, üşüme, kilo alma, saç dökülmesi, cilt kuruluğu, eklem ağrıları, yüzde ve bacaklarda şişme, tepki süresinin uzaması, kalp hızında yavaşlama, ellerde uyuşma, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, regl düzensizliği, sürekli uyuma isteği, tırnaklarda kırılma, kramplar, bellek yitimi sayılabilir.

Uzayıp giden ve burada sıralanması olanağı bulunmayan belirtiler listesinde, konumuz açısından önemli olan boğuk ses ve konuşmada yavaşlama ise bir konuşma bozukluğu olarak üzerinde dikkatle durulmadığında, olası hipotiroidi sorunu da atlanabilmektedir. Gene, hipotiroidi tanısı, bazı konuşma bozukluğu vakalarının doğru anlaşılmasına da yardımcı olmaktadır.  

5 Haziran 2014 Perşembe

APRAKSİ BİLMECESİ



Verbal apraksi veya dispraksi olarak da bilinen konuşma apraksisi, kişinin konuşma ile ilgili kaslarında, dil veya dudaklarında felç vb. bir rahatsızlık olmadığı halde söylemek istediğini söylemekte sorun yaşamasıyla belirginleşen konuşma bozukluğu türüdür.
Daha çok yetişkinlerde beynin zarar görmesi sonucu (kafa travmaları, hastalıklar, tümör, felç, vb.) ortaya çıkan "edinilmiş" konuşma apraksisi her yaştaki kişiyi etkilemekte ve var olan düzgün konuşma bozulmakta veya kaybolmaktadır. Sonradan kazanılmış bu konuşma apraksisi, kas güçsüzlüğü sorunlarının konuşmaetkilemesiyle oluşan bir dizartri veya sinir sistemindeki hasar nedeniyle gelişen bir afaziyle birlikte de görülebilmektedir.
Gelişimsel konuşma apraksisi ise doğumdan itibaren mevcuttur ve çocuklukta ortaya çıkmaktadır. Kızlara göre erkeklerde daha fazla görülen bu konuşma bozukluğu, gelişimsel verbal apraksi, gelişimsel verbal dispraksi, artikülasyon apraksisi, çocukluk apraksisi gibi çeşitli adlarla anılmaktadır (ancak, gelişimsel gecikme ile karıştırılmamalıdır).
Gelişimsel konuşma apraksisinin nedenleri henüz kesin olarak bilinmemektedir. Bazı araştırmalar genel dil gelişimi ile ilgili bir bozukluk olduğuna işaret ederken, diğerleri konuşmada görev alan kasların doğru hareket etmesi için gerekli olan beynin uygun sinyalleri gönderme yeteneğini etkileyen nörolojik bir takım sorunlara dikkat çekmektedir. Çocukların, sıklıkla çeşitli konuşma bozuklukları ya da öğrenme güçlüğü sorunu yaşayan aile üyelerinin var olması ve son araştırma bulguları, genetik faktörlerin bu hastalık grubunda ciddi bir rol oynadığını düşündürmektedir.
Konuşma apraksilerinin önemli belirtilerinden biri sözcüğü oluşturan seslerin ve hecelerin doğru sıraya konulamamasıdır. Uzun ve karmaşık yapılı sözcüklerin söylenmesinde, kısa sözcüklerin söylenmesine göre daha fazla güçlük çekilmektedir. Ama, hastanın yaptığı hatalardaki tutarsızlık tanılamayı da yanlışa götürebilmektedir. Örneğin, zor bir sözcüğü önce doğru söyleyebilir, daha sonra tekrarladığında yanlış söyleyebilir, ya da bir sesi bir gün çıkartıp, ertesi gün aynı sesi çıkartamayabilir. Konuşma apraksisi olan kişiler genellikle doğru ses veya sözcüğü bulmak için duyarlılık ve çaba stermektedir. Ritim, ton ve vurguyu içeren "prozodi" hataları da başka bir ortak özellikleridir.
Gelişimsel apraksili bazı çocuklar dili kullanamasalar da çok iyi anlayabilmektedir. Bazı çocuklar da apraksiyle birlikte dizartri gibi başka konuşma bozuklukları, zayıf sözcük dağarcığı, bilgileri organize etmede zorluk, okuma, yazma, matematik ile ilgili sorunlar, koordinasyon ve "motor beceri" sorunları, çiğneme ve yutma sorunları yaşamaktadır.
Apraksilerin şiddeti çok hafiften çok ağıra ve kişiden kişiye farklılaşmakta, tanılamada ve tedavide bu nedenle çok sayıda yöntemin bir arada kullanılması ve çeşitli alanların uzmanlarının ekip olarak birlikte çalışması gerekmektedir. Yoğun, uzun süreli ve kişiye özgü bu tedavinin sonuçları ise gene kişiden kişiye büyük değişiklikler göstermektedir.


(Göz atmanızda yarar var : - Robert T. Wertz, Leonard L. LaPointe, Rosenbek, John C. Rosenbek : “Apraxia of speech in adults : the disorder and its management”, Orlando, Grune & Stratton,1984. - Leslie A. Lindsay : “Speaking of Apraxia, A Parents' Guide to Childhood Apraxia of Speech”, Woodbine House Inc., Bethesda, USA, 2012. - Amanda Kirby : “Dyspraxia : Developmental Co-ordination Disorder”, Human Horizons Series, Dyspraxia Foundation, UK, 2013)